Tasarımın en başından itibaren kütlenin biçimlenmesinde gün ışığı ile etkileşim en kritik parametrelerden biridir. Gelişmiş yazılım ve bilgisayar altyapısı sayesinde yapının değişkenleri ve gün ışığı etkileşimi çok farklı varyasyonlar denenerek hızlıca analiz edilebilmektedir. Bu yaklaşım, niteliksel tasarım kararları ile niceliksel analiz verileri arasında sürekli gidip gelebilmeye ilişkin safhaları giderek daha kesintisiz hale getirmektedir. Bu konuyu Le Corbusier “Mimarlık, ışıkla bir araya getirilmiş kütlelerin ustaca, doğru ve muhteşem oyunudur” şeklinde açıklamıştır.
Gün ışığını yapı içine almak, mekânın ve mekânı sınırlayan yapı elemanlarının insan tarafından algılanması ve insan sağlığını fiziksel ve psikolojik olarak etkiler. Bu sebepten dolayı, insanların üretkenliğini, sağlığını ve hatta mutluluğunu etkileyebilecek kadar önemli bir faktörün oldukça detaylı ele alınması gereklilik kazanmıştır. Bu çalışmada ise gün ışığı tasarımı, mekânsal kalitesi ve konforu yüksek olan sürdürülebilir çalışma mekanlarının tasarımı kapsamında ele alınmıştır.
Ayrıca uluslararası kabul gören ve sürdürülebilirlik ilkesi bağlamında bina tasarımında enerji tüketimini azaltmayı hedefleyen BREEAM, LEED, CASBEE gibi sertifika programlarında da aydınlatmanın önemine değinilir. İç mekânlara gün ışığının yeterli oranda alınması, yapay aydınlatma enerjisinin azaltılması ve mekânların yaşam kalitesinin artırılması konuları ele alınır ve puanlandırmaya da dahil edilir.
Mekânlardaki doğal değişkenler insan sağlığını belirleyen faktörler arasında sayılır ve mekânların aydınlık düzeyinin insan sağlığına ve verimliliğine olan etkisi standartlarla belirlenmiş durumdadır. Yayınladığımız bu çalışmada EN 12464-1: 2014 standardı referans alınarak bir ofis odası içinde gün ışığı aydınlık düzeyinin yatay düzlemde analizleri tamamlandı.
Ortalama bir ofis odasında masa üzerinde rahat bir okuma yapabilmek için beklenen aydınlık düzeyi bu standartta 500 lux olarak belirlenmiştir. Beklenen aydınlık düzeyi farklı oda tiplerine ve kullanım amaçlarına göre değişim göstermektedir. Örneğin bir diş hekimi muayenehanesinin hasta alanı için 1000 lux, öğrenim yapılan dersliklerde 500 lux olacak şeklinde beklenen aydınlık düzeyleri tariflenmiştir. Ayrıca analiz çalışmasında
farklı sınır şartları olarak belirlendi. Burada ele alınan çalışmada ise ofis odası olarak belirlenen mekânın değişken koşulları yukarıdaki 4 farklı durum için analiz edildi.
Analizlerde cam geçirgenliği 0.83, 0.6 ve 0.4 iken pencerelerin bulunduğu cephe güneye bakmaktadır. İklim koşullarındaki farklılık için İstanbul ve Amsterdam konumlarının yaz ve kış dönemleri değerlendirildi. Farklı güneş kırıcı tipleri de aşağıda görselleriyle belirtildi.
Sonuç olarak, tasarımcı mekânın kullanım ve kullanıcı tipine göre gerekli olan aydınlık düzeyini belirledikten sonra, mekân içinde bu seviyenin sağlanıp sağlanmadığını belirtilen yaklaşımlarla kontrol edebilir. Şayet yetersizlikler söz konusu ise tasarım aşamasında bu sorunları hızlı revizyonlarla giderebilir. Bununla birlikte mekânsal görsel konfor kalitesinin artmasının yanında, enerji tasarrufu da sağlanacaktır.