Tasarlandığı günden bu yana aynı teknolojiyi kullanarak çalışan bir makine düşünecek olursak, “klima” iyi bir örnek…
İlk ev klimasını 1926 yıllarında piyasaya Willis Carrier sürdü. Bugün O’na bir klimayı göstersek ve ne olduğunu tahmin etmesini istesek, başarısız olmaz . Hatta nasıl çalıştığını biraz inceledikten sonra rahatlıkla aktarabilir. 100 yıl sonra bile bu durumun temel sebebi insanların sürekli gözünün önünde, elinin altında kullanılmayan bir gereç olması ve yeterince geliştirilme gereği duyulmaması… (Dış ünitelerden bahsediyoruz.)
Bina cephelerine yerleştirilen klima dış üniteleri iç ortamda konforu yeterince sağlayabiliyor. Oturduğumuz odadan aldığı ısıyı ve nemi istediğimiz seviye için dış ortam havasını kullanarak temin ediyor. Fakat , özellikle yaz aylarında;
Yüksek verimli çalışan bir klima alabilirsiniz. Kontrol yönteminizi doğru yapabilirsiniz. Cephe de ve iç ortamda en doğru lokasyona yerleştirmeyi de çözebilirsiniz. Fakat bunların hepsini bütüncül bir yaklaşımla ele almıyorsanız olay anlamsızlaşır. Bu sebepten belkide iyi çözüm santral üzerinden tüm iklimlendirmeyi yönetmek olabilir. Herkesin kendi çözümünü üretmesi, diğerlerinin çözümleri için dezavantaj oluşturmaktadır.
Alttaki görsellerdeki sıcaklık dağılımları dış ortam 33C dereceyken çalışan klimaların taze hava alış yüzeylerindeki sıcaklıklardır. Tümünde ortalama 33-34 C derece olması gerekirken, özellikle üst katlara doğru emiş sıcaklıklarındaki artış dezavantajlıdır. Sürekli çalışmak zorunda olan bir klima ve iç ortamda konforsuz fazladan elektrik tüketimi…